Yumuşak Doku Tümörü

By: Prof. Dr Fahri Erdoğan
Categories:
Kas, yağ, sinir, bağ dokusu gibi yumuşak dokularda oluşan anormal hücre büyümesidir. Yumuşak doku tümörü, iyi huylu ya da kötü huylu olabilir. Genellikle ağrısızdır. Şişlik şeklinde fark edilir. Büyüklüğü zamanla artabilir. Tanı için görüntüleme ve biyopsi gerekir. Tedavi cerrahi, kemoterapi veya radyoterapi ile yapılabilir. Erken teşhis önemlidir.
Yazı İçeriği
Yumuşak Doku Tümörü Belirtileri
Vücutta normalde olmayan, fark edilen bir kitle ortaya çıkabilir. Bu kitle genellikle ağrısızdır ve zamanla büyüyebilir. Cilt altında sert, hareketsiz veya yumuşak bir yapı hissedilebilir. Kitle hızlı ya da yavaş şekilde büyüyebilir. Boyutundaki artış genellikle kötü huylu olabileceğini düşündürür ve dikkatli takip gerektirir. Bazı durumlarda kitleye basıldığında ya da çevresindeki dokulara baskı yaptığında ağrı oluşabilir. Özellikle sinirlere yakınsa ağrı daha belirgin olabilir.
Tümörün bulunduğu bölgedeki kas veya eklem yapısına baskı yapması sonucu kol, bacak ya da ilgili organın hareket kabiliyeti azalır. Sinirlere yakın bölgelerde gelişen yumuşak doku tümörü, sinirleri sıkıştırarak uyuşma, karıncalanma veya elektriklenme gibi hislere yol açabilir. Cilt yüzeyine yakın tümörlerde, cilt renginde kızarıklık, morarma veya damar belirginliği gibi değişiklikler gözlenebilir. Herhangi bir travma olmadan ortaya çıkan ve özellikle geceleri şiddetlenen ağrılar, malign (kötü huylu) tümörlerin habercisi olabilir. İleri evre tümörlerde ya da malign vakalarda, genel vücut sağlığı bozulabilir.
Kişide iştahsızlık, halsizlik ve istemsiz kilo kaybı gibi genel belirtiler de görülebilir. Cilde çok yakın ya da ciltle bağlantılı tümörlerde zaman zaman ciltte yaralar, kanama veya akıntı gibi semptomlar olabilir. Bu durum genellikle ileri evreyi gösterebilir. İltihaplanan veya enfekte olan bazı tümörlerde hafif ateş, kızarıklık ve sıcaklık artışı olabilir. Bu belirtiler farklı hastalıklarla da karışabileceği için, vücutta yeni oluşan veya büyüyen her kitle mutlaka doktor tarafından değerlendirilmelidir. Özellikle büyüyen, ağrılı veya sert kitleler ciddiye alınmalıdır.
Yumuşak Doku Tümörü Neden Olur?
Bazı yumuşak doku tümörü vakaları, genetik yatkınlıkla ilişkilidir. Li-Fraumeni sendromu, neurofibromatosis tip 1 (NF1) ve Gardner sendromu gibi kalıtsal genetik hastalıklar, riski artırır. Geçmişte kanser tedavisi gibi sebeplerle alınan radyoterapi, yıllar sonra tümörlerin oluşmasına yol açabilir. Radyasyona bağlı gelişen tümörler genellikle yavaş büyür ve geç dönemde belirti verir. Bazı sanayi işçileri gibi uzun süre vinil klorür, arsenik, dioksin gibi kimyasallara maruz kalan bireylerde risk artabilir.
Bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde, özellikle organ nakli sonrası ya da HIV gibi bağışıklık sistemini zayıflatan hastalıklarda kaposi sarkomu gibi bazı tümörler daha sık görülebilir. Uzun süreli travmalar, doku hasarları veya iltihap durumları, çok nadiren de olsa tümör gelişimini tetikler. Ancak bu durum genellikle tek başına neden değildir, başka faktörlerle birlikte etkili olabilir. Tümörlerin büyük bir kısmında kesin neden saptanamaz. Yani tümör, bilinen risk faktörleri olmadan da gelişebilir.
Yumuşak Doku Tümörü Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Cerrahi, tümörlerin tedavisinde birincil ve en yaygın yöntemdir. Tümör, çevresindeki sağlıklı dokuyla birlikte tamamen çıkarılır. Amaç, tümörü temiz sınırlarla almak ve geride hastalıklı doku bırakmamaktır. Cerrahi, genellikle erken evre tümörlerde ve vücudun fonksiyonlarını bozmayacak şekilde yapılabiliyorsa tercih edilir. Radyoterapi, cerrahi öncesi veya sonrası kullanılabilir. Amacı, kanserli hücreleri yok etmek ya da büyümelerini yavaşlatmaktır. Cerrahi öncesi radyoterapi, tümörü küçülterek ameliyatın daha kolay ve etkili yapılmasını sağlar. Cerrahi sonrası radyoterapi, geriye kalan mikroskobik tümör hücrelerini yok etmek için uygulanır.
Kemoterapi, özellikle yüksek dereceli veya metastaz yapmış sarkomlarda kullanılır. İlaçlar damar yoluyla verilir ve tüm vücutta dolaşarak kanser hücrelerini öldürmeyi hedefler. Bazı yumuşak doku sarkom türleri kemoterapiye duyarlıdır (örneğin Ewing sarkomu, rabdomyosarkom). Çoğu erişkin sarkomu kemoterapiye daha dirençlidir ve bu durumda diğer tedaviler ön planda olur. Hedefe yönelik tedaviler ve immünoterapi, yeni gelişen tedavi yöntemleri arasında yer alır. Hedefe yönelik tedavi, tümör hücrelerinin özel genetik özelliklerine göre tasarlanmış ilaçlarla yapılır. İmmünoterapi, bağışıklık sistemini kanserle savaşmaya teşvik eder. Bu yöntemler halen bazı hastalarda ve özel durumlarda kullanılmaktadır. Bazı iyi huylu yumuşak doku tümörü vakalarında (örneğin lipomlar), belirti vermiyorsa sadece düzenli takip yapılabilir. Ancak büyüme, ağrı, fonksiyon kaybı gibi durumlarda cerrahi müdahale planlanır.